Uyku çevreyle iletişimimizin kesildiği ve vücut fonksiyonlarımızın farklılaştığı beyinsel bir davranış sekli olarak tanımlanabilir. Vücudun olmazsa olmazıdır.Kişiden kişiye değişmekle birlikte ortalama 7-8 saat civarı bir süreyi kapsamaktadır.Şuurumuzun olmadığı ancak beyinsel aktivitelerin devam ettiği ,gerek zihin gerek vücudun yenilenip uyanıklığa hazırlandığı bir dönemdir.Uykunun belirli bölümleri
NonREM olarak iki kısımda sirkülasyonlar halinde devam eder ve gecede yaklaşık 90 dakikalık 5 sıklustan oluşur.NonREM uykusu da içeriğin de I.II.III. olmak üzere safhalara ayrılır III: dönem beyin dalgalarını genişleyip yavaşladığı derin uyku dönemidir.
UYKUNUN ÖNEMİ
Süre ve uyku dönemleri acısından kaliteli bir uyku gerçekleşmezse uyanıklığa geçildiğinde bir takım sorunlar oluşabilir.Bu problemleri kısa dönem ve uzun dönem olarak ayırabiliriz. Kötü bir uykunun ertesi gününde konsantrasyon azlığından, sinirlilik ,öğrenme bozukluğu,iletişim kusurlarına kadar bir çok sorun ortaya çıkabilir.Uzun dönemde ise tekrarlayan uyku problemleri hem yasamın kalitesini hem de süresini etkileyebilir.
UYKUDA SOLUNUM PROBLEMLERİ
Uyku apsesi en sık rastlanan ve bilinenidir.Apne;Uykuda nefesin 10 saniye üzerinde durması ve oksijen düzeyinden az %4 bir düşüsün buna eşlik etmesidir.
BULGULAR
Uzun süredir devam eden horlama,gündüz uyku hali(derecesine göre çok farklı düzeyde olabilir),uyku esnasında nefes durmalarına yakınlarının şahit olması
Uyku apnesi ile uzun süre ilgilendiğiniz zaman hekim olarak hastayla karşılaştığınızda en önemli ip uçlarından biri hastanın gözleri olmaktadır.Bu bulguyu tam tanımlamak mümkün olmasa da Anadolu’da çok kullanılan “gözünün feri yok” sözü anlatmak için ideal bir tanımdır.
RİSK FAKTÖRLERİ
Kilo kontrol altında tutulabilen en önemli risk faktörüdür.kilo artısına bağlı boyun çapında artışlar solunum yolunun daralmasıyla gerek apneyi gerek de derecesini artırmaktadır.Matematik derslerinden çoğumuz hatırlarız dairenin alanı pi sayısı ile yarı çapın karesinin çarpımıyla elde ediliyordu.O yüzden boyun çapında birkaç milimetrelik artış bile solunum yolunda beklenmeyecek daralmalara sebep olabilmektedir.
Cinsiyet:erkeklerde kadınlardan daha fazla görülse de menopozdan sonra kadınlarda bu fark kapanmaktadır.
Genetik özellikler: Doğal olarak insanların anatomileri farklılıklar göstermektedir.Solunum yollarının çapı da bu faktörlerden doğrudan etkilenebilmektedir.Damak yüksekliği,boynun idealden kısa olması ,yüzün basık olması gibi faktörler apne için yüksek risk oluşturabilmektedir.Burada etkenlerden biride edinsel yüz değişiklikleridir.Çocukluk cağında geniz eti ve solunum yolunu tıkayan bademcik büyüklüğü,alerjiye ikincil burun tıkanıklıkları da damak kubbesini artırarak yüzde kalıcı değişikliklere sebep olabilmekte ve ileri yaslarda apne riskini artırabilmektedir.
Sigara yine akciğer kapasitesi üzerindeki negatif etkilerinden dolayı apne riskini ve şiddetine katkıda bulunmaktadır.
Alkol, sinir sistemini etkileyen ilaç ve uyuşturucular doku direncini azaltmasından dolayı ciddi risk faktörüdür.
Yatış sekli ve pozisyonu da apneye katkı sağlayabilir .Özellikle alçak ve sırt üstü yatışlar yumuşak damak dil gibi organların geriye düşmesiyle solunum yolunu tıkayabilmektedirler.
TANI
Uyku apsesi tanısı Polisomnografi olarak adlandırılan uyku testi ile konur.Testte birçok farklı parametreye bakılabilir.Beyin dalgalarından tutun nabız değişimlerine ,oksijen seviyesi, bacak ve çene hareketlerine kadar bir çok fonksiyonun analizi gerçekleştirilebilmektedir. İdeali uyku testini isteyen kişinin testi sayfa sayfa kendisinin değerlendirmesidir.Değerlendirme esnasında beyin dalgaları ,kalp ritmin deki değişikliler ve diğer parametrelerin ilişkileri daha objektif yapılabilmektedir.
TEDAVİ
Hastanın kilo vermesi yetmese dahi her zaman için kişiye müspet yansımaktadır.Yine alkol ,sigara ve psikotrop ilaç ve maddelerinin kullanılmaması önerilebilir.
Uyku testi sonucunda uygun hastalarda CPAP olarak adlandırılan cihazlar en iyi alternatif olabilmektedir.Ancak kullanım zorluğu,adaptasyon güçlükleri ve Akdeniz ikliminin özellikle yaz dönemdeki sıcakları göz önüne alındığında kullanım güçlükleri olabilmektedir.
CERRAHİ
Apne cerrahisi son 20 yıldır gelişmekte ve değişmektedir. İlk dönemlerde uygulanan işlemler artık neredeyse yapılmamakta ve her gecen gün yeni cerrahi yöntemler gündeme gelmektedir.
Apne cerrahisinin temel amacı dar olan solunum yolu alanının limitler ölçüsünde genişletilmesi prensibiyle olmaktadır.O yüzden standart bir ameliyat prosedürü yerine kişiye özel olmalıdır.Doğru müdahalenin gerçekleşmesi için de iyi bir öykü ve fizik muayeneyi uyku testi ile desteklemek gereklidir.
HORLAMA VE UYKU APNESİ TECRÜBELERİMİZ
2004 yılından beri yoğun bir şekilde ilgilendiğim konu olan uyku apnesindeki gelişmeleri ve değişiklikleri gerek apneli hastaya yaklaşım gerekse tedavi seklindeki yeniliklere hem şahit oldum hem de eşlik ettim. 1990’lara kadar tam önemi anlaşılamayan bir sendrom olan apne 2000 li yıllardan sonra kulak burun boğaz hastalıklarında önemli bir yer edindi.Yine 2004 yılında Türkiye’de çok yaygın olmamasına rağmen muayenehane bazında Radyofrekans alan ilk hekimlerden biri oldum.Bütün gayret sosyal bir problem olan horlamanın ortadan kaldırılmasına yönelik,yan etkisi az bir yöntemi uygulamaktı.Zamanla horlama ve apne sendromunun o kadarda basit müdahalelerle çözülemeyeceğini ,belli bir sistem çerçevesinde ele alınıp analitik bir yaklaşımın gerekliliğini algılayıp daha profesyonel bir yaklaşım için 2008 yılında Gülhane askeri tıp akademisi psikiyatri kliniğinde 2 aylık bir uyku laboratuarı eğitiminden geçtim .Aynı yıl 3 yataklı uyku laboratuarını kurarak çalışmalarımı daha da ileriye götürme gayretinde oldum.Bu güne kadar 1300 üzerinde horlama ve apne sendromlu hastaya cerrahi girişimde bulunarak horlama ve apne gibi zor bir alanda önemli sayılara ulaştık.Başarımız dönemsel olarak uygulanan her cerrahi işlem için dünya ortalamalarını hep üzerinde oldu ve bu güne kadar ciddi hiçbir sorun yasamadık.
Her kulak burun boğaz hekimi her hastalıkta aynı başarıyı gösterecek diye bir görüş doğru olamaz .Başarı, kişinin konuya ilgisine ,konu adına kendini geliştirmesine ve tecrübesine bağlı olmak üzere değişebilir.Temel yapılan hata hastanın iyi bir öykü alınmadan ,yeterli fizik muayene yapılmadan,en önemlisi uyku testi uygulanmadan hastaya cerrahi önerilerde bulunulmasıdır.Bize başvuran hastalarda ağırlıklı olarak “horlamam var bir doktora gittim burun ameliyatı yaparsak geçer dedi” veya “küçük dilin çok uzamış onu kesmemiz lazım” şeklindeki ifadelerdir.Tecrübelerime dayanarak rahatça söyleyebilirim ki ,burundaki solunum yolu daralmaları horlama ve apnede genellikle en önemli odak olmamaktadır.Hastalarıma burnun tıkanıklığının uyku apsesi ve horlamadaki payını görmek için uyumadan önce burun etlerini küçülten spreylerden önererek kullandığı gece solunum olaylarında herhangi değişiklik olup olmadığını bildirmelerini istediğimizde kayda değer değişiklik sıkça görülmemektedir.yine küçük dile yapılacak cerrahiler aynı şekilde gereksiz müdahalelerdir.Uyku apnesi son derece komplike bir hastalıktır küçük dili keserek tedavi olsa konu ile ilgili bu kadar çalışmaya ne gerek vardı!Uvula dediğimiz küçük dil aslında mağdur konumundadır ve mağdura yapılacak müdahalenin sebep veya sebepleri ortadan kalkmadan çözüm olması fazlasıyla iyimser bir düşüncedir.
ÖZET
Uyku apnesi basit bir olay değildir ve basit müdahalelerle çözülemez.
Hekimin üzerine düşen sorumluluklar kadar hasta üzerine düşen sorumluluklarda vardır (kilo vermek)
Polisomnografi(uyku testi) olmazsa olmazıdır.
Uyku testi+iyi bir fizik muayene+Hekim tecrübesi+hasta uyumu başarılı bir sonuç için olmazsa olmazlardır.
Apne; uykuda nefesin 10sn üzeri durması,oksijen düzeyinin %3 ve düşmesi olarak
tanımlanabilir.
Daha çok beden kilo endeksi yüksek,boyun kalınlığı artmış,obez olarak tanımlanan kişilerde sık
görülmesine rağmen bazen zayıf insanlarda da görülebilmektedir.Erkeklerde daha sık olmakla
birlikte,menepoz sonunda oranlar eşitlenmektedir.
Yapılan çalışmalarda toplumda görülme oranı %5 olarak belirtilsede,fikrimce daha yüksektir.
Önemine gelince; Kişinin bütün yaşantısını etkileyecek sonuçları 2 başlıkta toplayabiliriz.
- Ertesi gün etkisi: Gece solunum durmaları sonucu kesintiye uğraması sebebi ile uyku bütünlüğünün
bozulması ve bunun getirdiği ne kadar uyursa uyusun yorgunluk,konsantrasyon kusuru,dikkat
dağınıklığı,iletişim kusurları gibi problemler olmaktadır.Hastayı hekime getiren ana şikayetler ertesi
gün etkisi dediğimiz bu bulguları oluşturmaktadır. - Apnenin uzun dönem etkileri:Yaşanan solunum kesilmeleri sonucu kalp, düşük oksijeni daha
çok telafi etmek için hızını ve damara uyguladığı basıncı (tansiyon) artırma yoluna gitmektedir.
Sonuçta,yüksek tansiyon sağ kalp basıncının artması ile gece idrara çıkmalar,metabolik
değişikliklere bağlı diyabet,nörolojik problemler ve kardiak sorunlar gibi bir çok sistemik hastalığın zemininde yer almaktadır.
Yaşanan solunum olayları uykuda gerçekleştiği için kişinin farkındalığı olmamaktadır.
Genelde uykuya tanıklık eden eş,arkadaş,aile gibi çevrenin uyarması ile hekime başvurular
olmaktadır.Kafada aşırı terleme,sık dönme,ne kadar uyursa uyusun uykuya doyamama,yine hastanın
şikayetlerinde yer almaktadır.
Trafik lambasında kırmızı ışıkta uyumaktan tutun,oturduğu her yerde uykuya dalmaya
kadar ağır bir formatta seyredebilir.
İnsan yapı olarak elinde olmayana özlem duyar.Çok uyuyor gibi görünen hastalar ideal bir uykuyu
gerçekleştiremedikleri için sürekli uyuma çabasına girerler,hep uyku özlemi çekmektedirler.
Apne hem yaşamın süresini azaltabilmekte,hemde kalitesini bozmaktadır.
Çözüm; Polisomnografi olarak adlandırılan (PSG) testi mutlaka yapılıp,problemin şiddetini görmek
gerekir.Test sonucunda hastalık, basit horlama,hafif,orta,ağır apne olarak sınıflandırılır,ve hasta ile
alternatif tedavi yöntemleri değerlendirilir.
Tedavi: Hastanın kilo vermesi çözüme katkısı açısından her zaman olumludur.Fakat uyku apnesi
olan kişilerin kilo vermesi ,apnenin getirdiği metabolizma sorunları sebebiyle daha zor
olabilmektedir.
- Solunum destek cihazları: Tedavide altın standarttır.Fakat kullanım zorlukları nedeni ile bir çok
hasta tölere edememektedir. - Cerrahi: Temel amaç dar olan solunum yolu kısımlarının genişletilmesi,doku direncinin arttırılması
prensibi ile uygulanır.8 Yılda 1300 civarında uyguladığımız cerrahi girişimlerde BAŞARIMIZ
dünya ortalamalarının üzerindedir.